1+1= 2 eder dediğinde;
“1+1 birdirbir eder sadece,” diyen birine matematiği,
Saat yirmi dört olmuş dediğinde;
“ha evet balkabağı zamanı” diyen birine zamanı,
Dünyayı sihirli, insanları da bir masalın iyi-kötü kahramanları sanan birine hayatın gerçeklerini,
Nasıl anlatabilirsin ki?
Ateşi yanmak,
Suyu sönmek,
Yağmuru ıslanmak,
Rüzgârı savrulmak,
Toprağı düşmek,
Ölmeyi doğmak bilen birine,
Acıyı?
Henüz uyanmadığı bir sabahın düşünü nasıl kurdurabilirsin bir yarınsıza.
Nasıl inandırabilirsin onu hiç inanmadığı bir yalana.
Söyleyerek mi?
Ve hayatla ciddi düşünmeyen birini,
Nasıl ikna edebilirsin her hangi bir bağlılığa?
Edemezsin!
Ona yalnızca şu an’ı anlatabilirsin,
Ne geçmişi,
Ne de geleceği..
Saçmadır zira.
Şu an gerçektir ama!
Gözle görülebilir,
Elle tutulabilir,
Koklanabilir,
İçine çekilebilir,
İliklerine kadar hissedilebilir.
Şu an,
Nefesini kesebilir,
Aklını başından alabilir,
Ruhunu uçurabilir,
Ormanlarını yakabilir içinde,
Aşka secde ettirebilir, seni.
Ağlatabilir,
Diz çöktürtebilir,
Kaldırabilir,
Güldürebilir,
Kalbinde serçeler kanat çırpabilir, şuan.
Ama çarpıp bir duvara,
İçine de düşebilir,
cansız bedenleri.
Şu an gelebilir,
Gidebilir,
Dönebilir gittiğin yerden,
Kimseye dönmeyedebilirsin, bir daha.
Şu an,
Her şey mümkün,
Her şey imkânsız olabilir.
Bir sonraki an,
Kim bilir?
Herkesin dijital çağın kölesi olduğu bir zaman da yazmak !
Hem de böyle güzel yazmak
Tebrikler…