Bir ateş düşer içine!
Nereden düştüğü belli olmayan.
Biri mi fırlatmıştır yoldan geçerken;
Mesela, sigara izmiritini ya da kasten çakıp çakmağı tutuşturup bir çalı parçasını atmış mıdır içinin ormanına,
yoksa
kendi kendine mi tutuşmuşsundur;
içinden mi alev almışsındır yani,
Bilinmez.
Bir söz çarpmıştır belki incelikli,
Fazla gelmiştir bünyeye bir an’da,
Alevli bir ok gibi saplanmıştır kalbinin orta yerine,
Belki.
Bir tevafuktan ibarettir her şey ya da.
Meyillisin ya zaten yanmaya,
Malum yanar dönersin ya,
Nihayetinde ilk yanışında değildir.
Daha önce de kerelerce yanıp sönmüşlüğün yok değildir.
Her ateş aynı yerden yakmaz ama!,
Her yanan da aynı yerden yanmaz.
Herkes kendi kalbince yanar.
Herkes kendi aşkın’ca,
Aşkın’lığınca..
Ve sen ateşi iyi bildiğinden,
Yanmakta olduğunu fark edersin hemen.
Fark edersin ama söndürmek için bir çaba gösterir misin,
-daha büyümeden?
Hayır!
Çünkü ne beyhude bir çabadır o,
Bilirsin.
Yanmaya durursun o yüzden.
Oh, dersin,
Yangınlara gelesim:)
Öyle için, için..
“Buyur yak” dersin!
Bir kahve yapar,
Bir sigara yakar,
Seyre dalarsın üstelik.
Madem kaçınılmazdır yanmak,
Kül olup savrulana kadar içinden,
Dönüş yoktur hiçbir bildiğine,
Bilirsin.
Ve istersen,
izlerken çekirdek bile çitleyebilirsin!
İçindeki Anka kuşu,
Sıkılmıştır zaten sönmüşlüğünden.
Havalanır apar topar, içinin pervaneleri;
Döner durur o kutsal ateşin etrafında,
Sonunda dayanamayıp, atana dek ateşe kendini.
Ölmek ve yeniden doğmaktır kaderin belki,
-bir kez daha.
Öyle bi kere ölünmüyor zira.
Oh öldüm yırttım yok!
Ne zaman kaldırman gerekse bir kabuğunu daha,
Ne zaman belirse önünde bir kapının daha eşiği,
Hizalanır hayatın tesadüfleri değil,
-sebepleri;
Ölüp ölüp dirilmelerce,
Yanıp yanıp sönmelerce bir yol değil mi nihayetinde tutturduğun.
Kimine göre göze alınamaz olan,
Senin için bir yaşama biçimi.
Ama duramazsın da yerinde öyle alev alevken.
Sığamazsın eve, barka.
Kilometrelerce yollara vurur seni içinin ateşi.
-hararet yapar ya hani.
Yürürsün de yürürsün öyle adımlarca,
Bir dalga vurur da biraz serinlersin belki diye,
-deniz kenarlarında..
Ama rüzgarlıdır hava hay aksi.
Büyütür içindeki ateşi..
Bir kitap alırsın eline, okumak için.
Kendini veremezsin.
Bir film izlersin,
Gözünü veremezsin.
Yemeden içmeden de kesilirsin.
Ağzında büyür bir nohut büyüklüğü kadar lokmalar,
O da,
sırf bir yerlerde bayılıp düşmemek için.
Velhasıl,
Oldun mu sana bir Leyla!
İçinden geçersin gecenin,
kara, kara..
Kesilir tam o sırada dikkatsizce bir yerin,
Kanın akar beyaz zemine,
Damlalarca..
O kadar umurunda değildir ki,
Aklına bir bez parçasıyla sarmak, çok sonradan gelir.
Mecnunu olmayan bir Leyla’sındır ama o da umurunda değildir.
Bilirsin nasılsa,
Leyla olmuşluğundan da geçeceksindir.
Bu yollardan bir bir,
Kapılardan bir bir..
Sorulardan bir bir,
Cevaplardan bir bir,
Bildiğinden, geçeceksindir,
Bilmediğinden,
Kendinin tüm odalarından,
Hallerinden, bir, bir..
“Ah sevgili,” dersin;
Sevdan bir bıçak gibi dayanıyor kalbime.
Kaldı ki, kalbime saplı bir hançerle doğdum zaten ben.
Çıkarırsam öleceğimi zannediyorum, kan yitiminden.
Ötesinden-berisinden geçtim de,
Korkuyorum bir tek, şu içimin uyuyan güzelinden!
Hani bilerek uyanmazsın ya bazı uykulardan.
Ama nafile!
“Olacaktır olmakta olan, yanacaktır yanmakta olan..”